Dersim Kızılbaşlığı Kültürü Hüseyin Akar
([email protected])
Dımılı ana dilli Dersim’de yaşamı en çok yönlendiren, ocaktan gelme (ocak zade) seyit (“dede”) yani inanç liderleridir. Bu inanç liderleri dışında birde yoksul, biçare halkın umut aradığı Bawa -Bawalık’ var.
Seyitler (Dedeler) başlıca; Rehber- Pir- Mürşit diye üç sınıfa ayrılır. “Rehber” tümcesinden den de anlaşılacağı gibi rehber- dede-mürşit, “yol” gösterendir. “Dedeler” halka(“taliv’a) inançla ilgili bilgi verme, inancın “yol- erkanını ” öğretme, çağdaşlaşmaya uyumu sağlama gibi halkı irşatla sorumludur.
Kızılbaş inancında insan en büyük varlıktır. Bu bilinçle dedeler; “yetmiş iki milleti” kadın erkeğiyle bir görme, ayırım yapmadan yoksulun lokmasını koruma, her koşulda kul hakkını aramakla yükümlüdür. Bu yükümlülük az sayıda ocakların elindeydi.
Bawa; Kızılbaş inancında hikmet sahibi, ip bağlayarak fala bakan, budala (saf, temiz) bir nevi derviş anlamına gelir. Bawalar, kaynar kazandan çıplak el ile “but” çıkaran, yanmakta olan meşe ağacını yalama şeklinde hünerlerini sergilerler. Üç adet ipi örer, fakir fukaranın geleceğini okur. Bu ipler genelde sarı –kırmızı- yeşil renkli olur.
Ünlü Dersim ozanı Sey Qaji seyittir. Bir şiirinde bawalara şöyle takılır:
… İnce bir ip göndereyim Koeseri’ye
Bawa Derviş Hasan bana ne der ki?
Bawa ipte mor koyun görmüş
Koyun göğsünü derisiyle ister”…
“Halifeliği” İstanbul’a taşıyan Osmanlı, Anadolu ulemasına “ekstra” kolaylıklar sağlar. Şeyh-Seyitleri, askerlik görevi benzeri ve bir çokvergiden muaf tutar. Saraya bağlı beyliklere de, kendilerine bağlı halktan “çıralık” toplama hakkı tanınır. Böylece güçlü aşiretlere “Ehl-i Beyt” yani Arap soylu olma yolunu açar. Bu gün Dersim’de, seyit-dede aşiretler, “talıv” aşiretlerden daha çok.
“Seyit-dedeler, yöre halkını aile-belde- semt olarak kendi aralarında paylaşmış, her ocağın kendilerine ait talipleri (talıv) ayrı ve bellidir.
Dedeler, yılda en az bir kere talive uğrar, cem cemaat düzenler, şenlik içinde topluma ahlaki, sosyal, bilgiler içeren bilgiler verir, Talıv (halk) Dede’ye, bu hizmetine karşı para, keçi, koyun, torba torba tahıl, yiyecek, gönlünde ne kopmuşsa onu verir. Bu verilenlere “Çıralık” denir. Dedeler, her seyahatinde bir çok (talıv’e) uğrar. “Çıralık” torbalarını taşımak için yanına aldığı adamlara “koçek, “turukçu” Türkçesi “torbacı” denir. “Koçekler” taşıdığı çıralık torbalarından nemalandırılırdı.
Tunceli Alevi “Kültürsüzlüğü”
Cumhuriyet dönemi;”tek soy- tek inanç” (Türk-İslam) dönemidir.
“Dersim katliamı”; insanı en önemli varlık gören, tanrıyı insan varlığında kutsayan Kızılbaşlığı ve Türk-İslam olmayanları, yok etme hareketidir. Katliamdan kurtulanların da Anadolu’nun en yoksul beldelerine sürgün edilerek asimile edilesi bunun kanıtıdır.
Sürgün edilenlerin çoğu dönüşlerinde, bu “arka sokak kültürünü” Tunceli’ye taşıdı. “Orta Asya’dan geldikleri, Türk-İslam, Ehl-i Beyt oldukları” bilinciyle, soy ve inanç kimliğini gizleyen, margarini, tereyağına yeğleyen, acayip bir nesil türedi.
“Kafatasım duvar değil beynime / düşünürüm ilmik geçse de boynuma “ şiarlı, özgürlükçü, şanı şerefi olan “Dersim’ kimliği” yerine; her kılığa bürünen, köprüyü geçene dek ayıyı dayı” diyen ,“köşe dönmeciliği için”; iftirayı, yalanı, büyüğe, kadına, saygısızlığı hüner bilen, bu “asimile-kirli kültür, “Tunceli Alevi Kültürsüzlüğü”ne dönüştü.
Cumhuriyetin ırkçı erki, “Tekke ve zaviyeleri” kapatmakla, Alevi inanç liderliğini “bilge dedelerin” elinden aldı. Boşalan yerlere, “torbacı (koçek),” ehliyetsiz kişiler dolunca; ne rehber, ne pir, ne mürşit ne Kızılbaşlık hoşgörüsü, ne bu inancın hümanist ruhu kaldı.
İstediği “çıralığı “veremeyen “talıvı” “yolsuz” ilan etme, boynuna “üç ayak” geçirme, toplumdan soyutlama, yerinden yurdundan etme zulmü halka yaşatıldı. Alevilik, zorunlu Sunni öğreti, on iki imamlı Şii şeriatı arasında can çekişiyor şimdi.
(Bu açıklamalar, asimile edilen halka aşılanan “kültürsüzlüğü” anımsamak içindir.)
***
Başkan ve koltuk değnekleri
Tarih 18 Mayıs.Yol tv de “Munzur Tanıktır” programını izliyorum. Sahnede Dersim Dernekleri. F. Başkanı. Açmış ağzını, yummuş gözlerini “37-38 Dersim Canlı Tarih Projesi Koordinatörü” hanıma veryansın ediyor.. Sonra ; “vah ben hırsız mıyım? “ İntihar ederim valla” demeye başladı. Acıdım Başkana, daha genç, intihara ne gerek var “ diye sarıldım telefona. Telefondaki kız; “Başkan, kimseyi bağlamamı istemiyor” dedi, bağlamadı telefonu.
Bir süre sonra bir hanım, ardında yönetimden bir bey, ardında 2. başkan, ardında bir yandaşı daha bağlandı. Hep bir ağızdan galiz küfür ve hakaret içeren sözlerle “ 37-38 Dersim Canlaı Tarih Projesi sahiplerinin “yargısız karalama infazını” gerçekleştirdi…
Bu ikisinin de bulunmadığı bu ortamda, her yönde- kendilerinden üstünlüğü tartışılmaz bir bilim adamına “alçak” deme densizliği, ne Dersim adamlığı, ne Alevi kültürüyle ne de ilkel bir aşiret adamlığıyla bağdaşır. Bu seviyesizliğe Dersim tarihi tanık değil, “Yola düşen ışık” Yol tv. “Munzur tanıktır” programı ile bizi, bu vahşete tanık yaptı.
Neden sonra sorun anlaşılıyor: Bu proje sahibi bu iki koordinatör, Proje finansmanı için Dersim Alevi Dernekleri Federasyonunu seçiyor. Bunun için iki kişinin çekebileceği ortak bir hesap açılıyor. Başkan tek başına bütün parayı çekiyor. Hesap istendiğinde “vay ben hırsız mıyım vallah kendimi asrım” velvelesiyle “koltuk değneklerine” dayanıyor!
Türk-İslam ideologları, şecereli Ehl-i Beyt, yani soyunu “Arap’la sulandıran bir çok kişi, kurduğu dernekleri eski “kara düzen” ve ya çıralık (turukçu) kültürü ile yürüteceği yanılgısını yaşıyor. Oysa bu eski sistemde, alınan, verilen, emeğe dayalı olmadığı için hesabı tutulmazdı. Bu yolla sömürülen binlerce yurt dışı emekçi var. Sömürüyü yapanların başında dinci-imancı, hacı bilinenler, bu işte gizli nemacı “Koltuk değnekleri” ni kullanıyor.
Bu dramatik infazda görülen, Dersim Dernekleri Başkanı’nın, bu dincileri aştığıdır. “koltuk değneklerini” en acımasız en küfürbazını seçmiş ve gizlemiyor da. Duygu istismarı için en iyi ağlayanı, iftira için en usta uyduranı, hakaret için en ölçüsüz küfürbazı, hesap için en arsız “evetçi” lafazanı, Başkanın “Koltuk değnekleri” olarak yanına aldığına tanık olduk.
“Kara düzen” yönetimde alınan, verilen, nema miktarını gibi hesapları turuk (torba) taşıcıları yapardı. Şimdi bu işlemler “koltuk değnekleri” şamata sanatı, illegal yolla yapıyor.
. Gözünü kırpmadan Dersim için hayati önemi olan bir projeyi bir hiç uğruna riske edebiliyorlar. Her zaman olduğu gibi ne oluyorsa hep Dersim’e oluyor.
(www.huseyinakar.com)
(www.huseyinakar.com)
Dersim Kızılbaşlığı Kültürü Hüseyin Akar
([email protected])
Dımılı ana dilli Dersim’de yaşamı en çok yönlendiren, ocaktan gelme (ocak zade) seyit (“dede”) yani inanç liderleridir. Bu inanç liderleri dışında birde yoksul, biçare halkın umut aradığı Bawa -Bawalık’ var.
Seyitler (Dedeler) başlıca; Rehber- Pir- Mürşit diye üç sınıfa ayrılır. “Rehber” tümcesinden den de anlaşılacağı gibi rehber- dede-mürşit, “yol” gösterendir. “Dedeler” halka(“taliv’a) inançla ilgili bilgi verme, inancın “yol- erkanını ” öğretme, çağdaşlaşmaya uyumu sağlama gibi halkı irşatla sorumludur.
Kızılbaş inancında insan en büyük varlıktır. Bu bilinçle dedeler; “yetmiş iki milleti” kadın erkeğiyle bir görme, ayırım yapmadan yoksulun lokmasını koruma, her koşulda kul hakkını aramakla yükümlüdür. Bu yükümlülük az sayıda ocakların elindeydi.
Bawa; Kızılbaş inancında hikmet sahibi, ip bağlayarak fala bakan, budala (saf, temiz) bir nevi derviş anlamına gelir. Bawalar, kaynar kazandan çıplak el ile “but” çıkaran, yanmakta olan meşe ağacını yalama şeklinde hünerlerini sergilerler. Üç adet ipi örer, fakir fukaranın geleceğini okur. Bu ipler genelde sarı –kırmızı- yeşil renkli olur.
Ünlü Dersim ozanı Sey Qaji seyittir. Bir şiirinde bawalara şöyle takılır:
… İnce bir ip göndereyim Koeseri’ye
Bawa Derviş Hasan bana ne der ki?
Bawa ipte mor koyun görmüş
Koyun göğsünü derisiyle ister”…
“Halifeliği” İstanbul’a taşıyan Osmanlı, Anadolu ulemasına “ekstra” kolaylıklar sağlar. Şeyh-Seyitleri, askerlik görevi benzeri ve bir çokvergiden muaf tutar. Saraya bağlı beyliklere de, kendilerine bağlı halktan “çıralık” toplama hakkı tanınır. Böylece güçlü aşiretlere “Ehl-i Beyt” yani Arap soylu olma yolunu açar. Bu gün Dersim’de, seyit-dede aşiretler, “talıv” aşiretlerden daha çok.
“Seyit-dedeler, yöre halkını aile-belde- semt olarak kendi aralarında paylaşmış, her ocağın kendilerine ait talipleri (talıv) ayrı ve bellidir.
Dedeler, yılda en az bir kere talive uğrar, cem cemaat düzenler, şenlik içinde topluma ahlaki, sosyal, bilgiler içeren bilgiler verir, Talıv (halk) Dede’ye, bu hizmetine karşı para, keçi, koyun, torba torba tahıl, yiyecek, gönlünde ne kopmuşsa onu verir. Bu verilenlere “Çıralık” denir. Dedeler, her seyahatinde bir çok (talıv’e) uğrar. “Çıralık” torbalarını taşımak için yanına aldığı adamlara “koçek, “turukçu” Türkçesi “torbacı” denir. “Koçekler” taşıdığı çıralık torbalarından nemalandırılırdı.
Tunceli Alevi “Kültürsüzlüğü”
Cumhuriyet dönemi;”tek soy- tek inanç” (Türk-İslam) dönemidir.
“Dersim katliamı”; insanı en önemli varlık gören, tanrıyı insan varlığında kutsayan Kızılbaşlığı ve Türk-İslam olmayanları, yok etme hareketidir. Katliamdan kurtulanların da Anadolu’nun en yoksul beldelerine sürgün edilerek asimile edilesi bunun kanıtıdır.
Sürgün edilenlerin çoğu dönüşlerinde, bu “arka sokak kültürünü” Tunceli’ye taşıdı. “Orta Asya’dan geldikleri, Türk-İslam, Ehl-i Beyt oldukları” bilinciyle, soy ve inanç kimliğini gizleyen, margarini, tereyağına yeğleyen, acayip bir nesil türedi.
“Kafatasım duvar değil beynime / düşünürüm ilmik geçse de boynuma “ şiarlı, özgürlükçü, şanı şerefi olan “Dersim’ kimliği” yerine; her kılığa bürünen, köprüyü geçene dek ayıyı dayı” diyen ,“köşe dönmeciliği için”; iftirayı, yalanı, büyüğe, kadına, saygısızlığı hüner bilen, bu “asimile-kirli kültür, “Tunceli Alevi Kültürsüzlüğü”ne dönüştü.
Cumhuriyetin ırkçı erki, “Tekke ve zaviyeleri” kapatmakla, Alevi inanç liderliğini “bilge dedelerin” elinden aldı. Boşalan yerlere, “torbacı (koçek),” ehliyetsiz kişiler dolunca; ne rehber, ne pir, ne mürşit ne Kızılbaşlık hoşgörüsü, ne bu inancın hümanist ruhu kaldı.
İstediği “çıralığı “veremeyen “talıvı” “yolsuz” ilan etme, boynuna “üç ayak” geçirme, toplumdan soyutlama, yerinden yurdundan etme zulmü halka yaşatıldı. Alevilik, zorunlu Sunni öğreti, on iki imamlı Şii şeriatı arasında can çekişiyor şimdi.
(Bu açıklamalar, asimile edilen halka aşılanan “kültürsüzlüğü” anımsamak içindir.)
***
Başkan ve koltuk değnekleri
Tarih 18 Mayıs.Yol tv de “Munzur Tanıktır” programını izliyorum. Sahnede Dersim Dernekleri. F. Başkanı. Açmış ağzını, yummuş gözlerini “37-38 Dersim Canlı Tarih Projesi Koordinatörü” hanıma veryansın ediyor.. Sonra ; “vah ben hırsız mıyım? “ İntihar ederim valla” demeye başladı. Acıdım Başkana, daha genç, intihara ne gerek var “ diye sarıldım telefona. Telefondaki kız; “Başkan, kimseyi bağlamamı istemiyor” dedi, bağlamadı telefonu.
Bir süre sonra bir hanım, ardında yönetimden bir bey, ardında 2. başkan, ardında bir yandaşı daha bağlandı. Hep bir ağızdan galiz küfür ve hakaret içeren sözlerle “ 37-38 Dersim Canlaı Tarih Projesi sahiplerinin “yargısız karalama infazını” gerçekleştirdi…
Bu ikisinin de bulunmadığı bu ortamda, her yönde- kendilerinden üstünlüğü tartışılmaz bir bilim adamına “alçak” deme densizliği, ne Dersim adamlığı, ne Alevi kültürüyle ne de ilkel bir aşiret adamlığıyla bağdaşır. Bu seviyesizliğe Dersim tarihi tanık değil, “Yola düşen ışık” Yol tv. “Munzur tanıktır” programı ile bizi, bu vahşete tanık yaptı.
Neden sonra sorun anlaşılıyor: Bu proje sahibi bu iki koordinatör, Proje finansmanı için Dersim Alevi Dernekleri Federasyonunu seçiyor. Bunun için iki kişinin çekebileceği ortak bir hesap açılıyor. Başkan tek başına bütün parayı çekiyor. Hesap istendiğinde “vay ben hırsız mıyım vallah kendimi asrım” velvelesiyle “koltuk değneklerine” dayanıyor!
Türk-İslam ideologları, şecereli Ehl-i Beyt, yani soyunu “Arap’la sulandıran bir çok kişi, kurduğu dernekleri eski “kara düzen” ve ya çıralık (turukçu) kültürü ile yürüteceği yanılgısını yaşıyor. Oysa bu eski sistemde, alınan, verilen, emeğe dayalı olmadığı için hesabı tutulmazdı. Bu yolla sömürülen binlerce yurt dışı emekçi var. Sömürüyü yapanların başında dinci-imancı, hacı bilinenler, bu işte gizli nemacı “Koltuk değnekleri” ni kullanıyor.
Bu dramatik infazda görülen, Dersim Dernekleri Başkanı’nın, bu dincileri aştığıdır. “koltuk değneklerini” en acımasız en küfürbazını seçmiş ve gizlemiyor da. Duygu istismarı için en iyi ağlayanı, iftira için en usta uyduranı, hakaret için en ölçüsüz küfürbazı, hesap için en arsız “evetçi” lafazanı, Başkanın “Koltuk değnekleri” olarak yanına aldığına tanık olduk.
“Kara düzen” yönetimde alınan, verilen, nema miktarını gibi hesapları turuk (torba) taşıcıları yapardı. Şimdi bu işlemler “koltuk değnekleri” şamata sanatı, illegal yolla yapıyor.
. Gözünü kırpmadan Dersim için hayati önemi olan bir projeyi bir hiç uğruna riske edebiliyorlar. Her zaman olduğu gibi ne oluyorsa hep Dersim’e oluyor.
(www.huseyinakar.com)
(www.huseyinakar.com)
Dersim Kızılbaşlığı Kültürü Hüseyin Akar
([email protected])
Dımılı ana dilli Dersim’de yaşamı en çok yönlendiren, ocaktan gelme (ocak zade) seyit (“dede”) yani inanç liderleridir. Bu inanç liderleri dışında birde yoksul, biçare halkın umut aradığı Bawa -Bawalık’ var.
Seyitler (Dedeler) başlıca; Rehber- Pir- Mürşit diye üç sınıfa ayrılır. “Rehber” tümcesinden den de anlaşılacağı gibi rehber- dede-mürşit, “yol” gösterendir. “Dedeler” halka(“taliv’a) inançla ilgili bilgi verme, inancın “yol- erkanını ” öğretme, çağdaşlaşmaya uyumu sağlama gibi halkı irşatla sorumludur.
Kızılbaş inancında insan en büyük varlıktır. Bu bilinçle dedeler; “yetmiş iki milleti” kadın erkeğiyle bir görme, ayırım yapmadan yoksulun lokmasını koruma, her koşulda kul hakkını aramakla yükümlüdür. Bu yükümlülük az sayıda ocakların elindeydi.
Bawa; Kızılbaş inancında hikmet sahibi, ip bağlayarak fala bakan, budala (saf, temiz) bir nevi derviş anlamına gelir. Bawalar, kaynar kazandan çıplak el ile “but” çıkaran, yanmakta olan meşe ağacını yalama şeklinde hünerlerini sergilerler. Üç adet ipi örer, fakir fukaranın geleceğini okur. Bu ipler genelde sarı –kırmızı- yeşil renkli olur.
Ünlü Dersim ozanı Sey Qaji seyittir. Bir şiirinde bawalara şöyle takılır:
… İnce bir ip göndereyim Koeseri’ye
Bawa Derviş Hasan bana ne der ki?
Bawa ipte mor koyun görmüş
Koyun göğsünü derisiyle ister”…
“Halifeliği” İstanbul’a taşıyan Osmanlı, Anadolu ulemasına “ekstra” kolaylıklar sağlar. Şeyh-Seyitleri, askerlik görevi benzeri ve bir çokvergiden muaf tutar. Saraya bağlı beyliklere de, kendilerine bağlı halktan “çıralık” toplama hakkı tanınır. Böylece güçlü aşiretlere “Ehl-i Beyt” yani Arap soylu olma yolunu açar. Bu gün Dersim’de, seyit-dede aşiretler, “talıv” aşiretlerden daha çok.
“Seyit-dedeler, yöre halkını aile-belde- semt olarak kendi aralarında paylaşmış, her ocağın kendilerine ait talipleri (talıv) ayrı ve bellidir.
Dedeler, yılda en az bir kere talive uğrar, cem cemaat düzenler, şenlik içinde topluma ahlaki, sosyal, bilgiler içeren bilgiler verir, Talıv (halk) Dede’ye, bu hizmetine karşı para, keçi, koyun, torba torba tahıl, yiyecek, gönlünde ne kopmuşsa onu verir. Bu verilenlere “Çıralık” denir. Dedeler, her seyahatinde bir çok (talıv’e) uğrar. “Çıralık” torbalarını taşımak için yanına aldığı adamlara “koçek, “turukçu” Türkçesi “torbacı” denir. “Koçekler” taşıdığı çıralık torbalarından nemalandırılırdı.
Tunceli Alevi “Kültürsüzlüğü”
Cumhuriyet dönemi;”tek soy- tek inanç” (Türk-İslam) dönemidir.
“Dersim katliamı”; insanı en önemli varlık gören, tanrıyı insan varlığında kutsayan Kızılbaşlığı ve Türk-İslam olmayanları, yok etme hareketidir. Katliamdan kurtulanların da Anadolu’nun en yoksul beldelerine sürgün edilerek asimile edilesi bunun kanıtıdır.
Sürgün edilenlerin çoğu dönüşlerinde, bu “arka sokak kültürünü” Tunceli’ye taşıdı. “Orta Asya’dan geldikleri, Türk-İslam, Ehl-i Beyt oldukları” bilinciyle, soy ve inanç kimliğini gizleyen, margarini, tereyağına yeğleyen, acayip bir nesil türedi.
“Kafatasım duvar değil beynime / düşünürüm ilmik geçse de boynuma “ şiarlı, özgürlükçü, şanı şerefi olan “Dersim’ kimliği” yerine; her kılığa bürünen, köprüyü geçene dek ayıyı dayı” diyen ,“köşe dönmeciliği için”; iftirayı, yalanı, büyüğe, kadına, saygısızlığı hüner bilen, bu “asimile-kirli kültür, “Tunceli Alevi Kültürsüzlüğü”ne dönüştü.
Cumhuriyetin ırkçı erki, “Tekke ve zaviyeleri” kapatmakla, Alevi inanç liderliğini “bilge dedelerin” elinden aldı. Boşalan yerlere, “torbacı (koçek),” ehliyetsiz kişiler dolunca; ne rehber, ne pir, ne mürşit ne Kızılbaşlık hoşgörüsü, ne bu inancın hümanist ruhu kaldı.
İstediği “çıralığı “veremeyen “talıvı” “yolsuz” ilan etme, boynuna “üç ayak” geçirme, toplumdan soyutlama, yerinden yurdundan etme zulmü halka yaşatıldı. Alevilik, zorunlu Sunni öğreti, on iki imamlı Şii şeriatı arasında can çekişiyor şimdi.
(Bu açıklamalar, asimile edilen halka aşılanan “kültürsüzlüğü” anımsamak içindir.)
***
Başkan ve koltuk değnekleri
Tarih 18 Mayıs.Yol tv de “Munzur Tanıktır” programını izliyorum. Sahnede Dersim Dernekleri. F. Başkanı. Açmış ağzını, yummuş gözlerini “37-38 Dersim Canlı Tarih Projesi Koordinatörü” hanıma veryansın ediyor.. Sonra ; “vah ben hırsız mıyım? “ İntihar ederim valla” demeye başladı. Acıdım Başkana, daha genç, intihara ne gerek var “ diye sarıldım telefona. Telefondaki kız; “Başkan, kimseyi bağlamamı istemiyor” dedi, bağlamadı telefonu.
Bir süre sonra bir hanım, ardında yönetimden bir bey, ardında 2. başkan, ardında bir yandaşı daha bağlandı. Hep bir ağızdan galiz küfür ve hakaret içeren sözlerle “ 37-38 Dersim Canlaı Tarih Projesi sahiplerinin “yargısız karalama infazını” gerçekleştirdi…
Bu ikisinin de bulunmadığı bu ortamda, her yönde- kendilerinden üstünlüğü tartışılmaz bir bilim adamına “alçak” deme densizliği, ne Dersim adamlığı, ne Alevi kültürüyle ne de ilkel bir aşiret adamlığıyla bağdaşır. Bu seviyesizliğe Dersim tarihi tanık değil, “Yola düşen ışık” Yol tv. “Munzur tanıktır” programı ile bizi, bu vahşete tanık yaptı.
Neden sonra sorun anlaşılıyor: Bu proje sahibi bu iki koordinatör, Proje finansmanı için Dersim Alevi Dernekleri Federasyonunu seçiyor. Bunun için iki kişinin çekebileceği ortak bir hesap açılıyor. Başkan tek başına bütün parayı çekiyor. Hesap istendiğinde “vay ben hırsız mıyım vallah kendimi asrım” velvelesiyle “koltuk değneklerine” dayanıyor!
Türk-İslam ideologları, şecereli Ehl-i Beyt, yani soyunu “Arap’la sulandıran bir çok kişi, kurduğu dernekleri eski “kara düzen” ve ya çıralık (turukçu) kültürü ile yürüteceği yanılgısını yaşıyor. Oysa bu eski sistemde, alınan, verilen, emeğe dayalı olmadığı için hesabı tutulmazdı. Bu yolla sömürülen binlerce yurt dışı emekçi var. Sömürüyü yapanların başında dinci-imancı, hacı bilinenler, bu işte gizli nemacı “Koltuk değnekleri” ni kullanıyor.
Bu dramatik infazda görülen, Dersim Dernekleri Başkanı’nın, bu dincileri aştığıdır. “koltuk değneklerini” en acımasız en küfürbazını seçmiş ve gizlemiyor da. Duygu istismarı için en iyi ağlayanı, iftira için en usta uyduranı, hakaret için en ölçüsüz küfürbazı, hesap için en arsız “evetçi” lafazanı, Başkanın “Koltuk değnekleri” olarak yanına aldığına tanık olduk.
“Kara düzen” yönetimde alınan, verilen, nema miktarını gibi hesapları turuk (torba) taşıcıları yapardı. Şimdi bu işlemler “koltuk değnekleri” şamata sanatı, illegal yolla yapıyor.
. Gözünü kırpmadan Dersim için hayati önemi olan bir projeyi bir hiç uğruna riske edebiliyorlar. Her zaman olduğu gibi ne oluyorsa hep Dersim’e oluyor.
(www.huseyinakar.com)
(www.huseyinakar.com)